Devlet, halkı çile çekiyorsa o da çile çeker

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, devletin sosyal devlet özelliğine, şefkatli devlet niteliğine çok büyük önem verdiklerini belirterek, ''Vatandaşına en kaliteli eğitim, sağlık hizmetini sunamayan bir devlet, görevini hakkıyla yerine getiremiyor demektir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Bağcılar'daki Medipol Mega Hastaneler Kompleksi'nin  açılış töreninde yaptığı konuşmada, yatırım tutarı 150 milyon doları bulan bu dev  sağlık tesisinin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenleri tebrik ederek, 4  ayrı bölümden oluşan bu büyük kompleksin 470 yatağı, 246 poliklinik odası ve  diğer pek çok özelliğiyle Türkiye'de sağlık alanında standartları oldukça yükseğe  taşıdığını belirtti.        
Sağlık sektörünün, Türkiye'nin uluslararası alanda giderek daha iddialı  hale geldiği bir alan olduğunu vurgulayan Erdoğan, açılışını yaptıkları  kompleksin bu bakımdan da Türkiye için iftihar vesilesi olacağına inandığını dile  getirdi.        
Erdoğan, yaklaşık 2,5 yıl gibi kısa bir sürede inşa edilerek hizmete  açılan bu tesiste helikopter pistinin de bulunduğunu anlatarak, acil vakalarda  helikopter pistinin modern inişi ve çıkışıyla hastalara o halini hissettirmeyecek  donanıma sahip olduğunu dile getirdi. 
Türkiye'de eskiden sağlık alanındaki pek çok eksiğin yanında, ambulans  konusunda da çok ciddi sıkıntılar olduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle  sürdürdü:''2002'de hükümete geldiğimizde, Türkiye'de toplam ambulans sayısı  617'diydi. Bunların çoğu da gerekli iç donanımdan yoksundu. Bugün ülkemizde 2 bin  832 ambulansla vatandaşlarımıza hizmet veriyoruz. Bununla yetinmedik, 17  helikopter ambulansla ülkemizin dört bir yanında vatandaşımıza hizmet veriyoruz.  Bununla da yetinmedik, 3 tane de jet ambulansla hizmet veriyoruz. Bütün bunlar da  yetmedi, 4 deniz ambulansı, 224 kar paletli ambulans. Dağlara tırmanacağız,  köpeklerin, kızaklarla çektiği değil, artık bu paletli ambulanslarla. 53  motosikletli acil müdahale ekibi şu anda milletimize hizmet veriyor. Bunu,  nereden nereye geldiğimizi göstermek için söylüyorum. Yani halk içinde muteber  bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Biz böyle  bir ecdadın torunlarıyız. Devleti yok etmeyi, sağlıklı bir nefese değişen bir  ecdat. Biz oradan geliyoruz. Öyleyse sağlığın, bir sağlıklı nefesin bedeli  olamaz. Önce insan diyeceğiz, önce devlet değil.''                
 -''Halkının derdiyle dertlenmeyi dert edinen bir iktidar vardır  Türkiye'de''                 
Başbakan Erdoğan, bu konuda dikkat çekici bir örneği paylaşmak istediğini  ifade ederek, geçen haziran ayında Gülsüm Tunç adında bir vatandaşın 112 Acil  Hattı'nı aradığını, bir yakınının Güney Amerika'ya iş için gittiği ve orada  bayılarak hastaneye kaldırıldığı yolunda bilgi aldıklarını ancak kendisine  ulaşamadıklarını söylediğini belirtti.        
Sağlık personelinin konuyu araştırdığını, Amerika'da hastalanan  vatandaşın Güney Amerika'da bulunduğu ülkedeki hastaneye ulaştığını anlatan  Erdoğan, ''Sağlık ekibinin vatandaşımızın doktorlarıyla görüşüyor. Anlaşılıyor ki  vatandaşımız orada beyin kanaması geçirmiş, felç olmuş, acil ameliyata alınmış ve  durumu ciddiyetini koruyor. Ülkemizdeki sağlık personeli, Güney Amerika'daki  vatandaşımızın durumunu 20 gün boyunca bu şekilde takip ediyor. Vatandaşımızın  durumu ağırlaşınca, 4 uçuş personeli, 2 doktor ve bir acil tıp teknisyeninden  oluşan ekibimiz, uçakla Güney Amerika'ya gidiyor. 36 saat 10 dakika sonra  vatandaşımı alıp Ankara'ya getiriyor. 6 haftalık bir tedavinin sonunda kardeşimiz  hayati tehlikeyi atlatıyor ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir hale geliyor.  Türkiye artık böyle bir ülke'' diye konuştu.        
Dünyanın neresinde olursa olsun, vatandaşına sahip çıkan, gerekirse alıp  getiren bir ülkede yaşadığımız ifade eden Erdoğan, ''Eksiğimiz yok mu? Yine  vardır. Vardır ama şimdi halkının derdiyle dertlenmeyi dert edinen bir iktidar  vardır Türkiye'de. Bu hastane kompleksine, helikopter pisti yapılmış olmasını da  bu bakımdan önemli ve yeni Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun bir düşünce olarak  görüyorum. Olur ya, ülkemizin bir diğer köşesinden hava alanına gelir hasta,  oradan helikopterle buraya getirilebilir veya yurt dışından gelir. Bunların  tedbirinin alınmış olması önemli'' dedi.                 
-''Devlet, halkı çile çekiyorsa oda çile çeker''                
 Erdoğan, 2002 yılı sonunda hükümete geldiklerinde öncelikli hizmet  alanlarını eğitim, sağlık, emniyet, adalet olarak ifade ettiklerini hatırlatarak,  konuşmasını şöyle sürdürdü:''Dört temel taş üzerine Türkiye'yi bina edeceğiz, yükselteceğiz dedik.  Biz devletin sosyal devlet özelliğine, şefkatli devlet niteliğine çok büyük önem  veriyoruz. Vatandaşına en kaliteli eğitim, sağlık hizmetini sunamayan bir devlet,  görevini hakkıyla yerine getiremiyor demektir. Hastane ve poliklinik kapısında  çile çeken, şifa bulmak için gayret sarf eden ama karşılığını göremeyen ve dertli  bir heyeti karşısında göremeyen bir devlet, halkıyla dertlenen bir devlet  değildir. Devlet, halkı çile çekiyorsa o da çile çeker. Eğer halkının çilesine  ortak olamıyorsa o devlet de devlet değildir.''        
Sultanahmet Camisi'nde bir gün cuma namazını kıldığını, namazın ardından  arka tarafta bulunan turist grubunun kendisine el salladığını anlatan Erdoğan,  ''Yaklaştım yanlarına, nereli olduklarını sordum. Amerikalı olduklarını  söylediler. Fakat konuyu biliyorlar. Öğrenmişler. Bana dediler ki, 'Siz bu sağlık  reformunu nasıl yaptınız?'. Ben de kendilerine anlattım. O sırada Amerika  seyahatim var. Onu da öğrenmişler. 'Şimdi Amerika'ya gidiyorsunuz, bir de bunu  Obama'ya anlatın' dediler. Ben de bu olayı seyahatte Obama'ya anlattım. O da  gülmeye başladı. Ama kararlıydı. Zor da olsa sonunda sağlık reformunu gerek  kongreden gerekse senatodan geçirdi'' diye konuştu.    
SIKIYSA GERİ ÇEVİRSİNLER
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Şu anda  sıkıysa benim vatandaşım bir hastaneye gitsin ister özel ister devlet, kapıdan  geri çevrilsin, çeviremezler'' dedi.        
Başbakan Erdoğan, Bağcılar'daki Medipol Mega Hastaneler Kompleksi'nin  açılış töreninde yaptığı konuşmada, iktidara geldiklerinde teslim aldıkları ile  şimdiki Türkiye'nin tablosunun ortada olduğunu söyledi.  Bir yandan sağlık sistemini baştan sona değiştirdiklerini, diğer yandan  yeni hastaneler ve sağlık ocakları inşa ederek, mevcutları ıslah ederek,  altyapıyı modernleştirdiklerini anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:   ''Tüm kamu hastanelerini aynı çatı altında birleştireceğimizi söyledik  yola çıkarken, hatırlayın. Gelmeden önce bakıyorsunuz, Milli Eğitim'in, PTT'nin  hastanesi, yok SSK ayrı, yok Emekli Sandığı ayrı... Biz ne dedik? Biz bunların  hepsini birleştireceğiz. Ne dediler? 'Yapamazsınız'. Sendikalar karşımıza  dikildi, dediler ki; 'SSK bizimdir, yapamazsınız'. Ben de kendilerine dedim ki;  'Yaparım, hem de bal gibi yaparım' ve yaptık. Ne oldu? Oldu mu? Şu anda  milletimize hepsi hizmet veriyor ve milletimiz istediği hastaneden hizmetini  alıyor. Hatta biz daha ileri gittik. Dedik ki; özel sektör de aynı şekilde SGK  ile anlaşmak suretiyle burada da yine bu hizmeti birleştirebiliriz. Birleştirelim  ki, benim çiftçi Ahmet kardeşim, köylü Mehmet kardeşim, Ayşe kardeşim, o da  istediği hastaneye rahatlıkla gidebilsin. Hiçbir hastane kapısı bunlara  kapanmasın. Şu anda sıkıysa benim vatandaşım bir hastaneye gitsin ister özel  ister devlet, kapıdan geri çevrilsin, çeviremezler. (Medipol Sağlık Grubu Yönetim  Kurulu Başkanı) Fahrettin Koca da çeviremez, almak zorunda. O bedelini ödeyemezse  ki acil yoğunda falan böyle bir şey söz konusu değil, biz her yerde devredeyiz.  Çünkü halkımızın derdiyle dertliyiz biz.''       
 Erdoğan, hastanelerin sadece binalarını yenilemekle kalmadıklarını,  binaların içini de en modern aletlerle, yeterli sayıda personelle teçhiz  ettiklerini aktararak, şunları kaydetti:''Eskiden koğuş sistemiydi, oda sistemi değildi ama şimdi artık oda  sistemine geçtik. Şimdi artık 1, 3 yataklı odalarımız var, tuvaleti, banyosu her  şeyi içinde. Eskiden koğuşun değil, koridorda bir tuvalet, banyo  bulabiliyordunuz. Sağlam giren hasta çıkıyordu. Böyle bir noktadaydık. Şifa  bulmaya gelin insan orada daha da hastalanıyordu. Bunların hepsini aştık. Şimdi  odasında buzdolabına, televizyonuna varıncaya kadar her şeyi var. Nitelikli  yataklar olarak nitelendirdiğimiz yataklarla donattık. Sayısı 2002'de, biz  gelmeden önce 6 bin 839'du, bugün bu rakam 39 bin 515'e ulaştı. Bütün gerçekler  ortada. İnşallah birkaç yıl sonra devlet hastanelerindeki bütün yatakları bu hale  getirmiş olacağız. 2002'de ultrason ne kadardı biliyor musunuz, 495 idi. Şimdi 2  bin 292. Bilgisayarlı tomografi 121 taneydi Türkiye'de, 446 şimdi. Koskoca  Türkiye'de kaç MR vardı biliyor musunuz? Çok komik bir rakam söyleyeceğim 18,  şimdi 303 MR cihazı var. Diyaliz cihazı 2 bin 304 idi, şimdi 4 bin 296. Buraya  geldik. Bunlar da yeterli değil, daha da bunları artırmanın gayreti içindeyiz.  Artık hiçbir kardeşimiz bu ihtiyaçlar için 7-8 ay, 1 yıl sonrasına randevu  almayacak. Anında müdahale... İstanbul'a, Ankara'ya, şuraya buraya gitmek zorunda  kalmıyor. Neredeyse hepsi yaşadıkları şehirde bu hizmetleri alıyor.''        
Vatandaşların ilacını istediği her eczaneden almasına imkan sağlayacak  bir sistemi de kurduklarını aktaran Erdoğan, ''Vatandaş istediği eczaneden gidip  artık ilacını alabiliyor mu? Alıyor. Artık 'bu ilaç yok, şu ilaç yok' diye bir  şey var mı? Yok, bunlar da kalktı. İşte bu, güçlü devletin, güçlü milletin  işaretidir. Aile hekimliğini kurduk. Her vatandaşımızın doğduğu andan itibaren  kendisinden sorumlu doktoru olmasını sağladık. Evde bakım uygulamasını hayata  geçirdik. Sadece 2011 yılında 124 bin vatandaşa evinde sağlık hizmeti sunduk.  Hastanelerde randevu sistemine geçerek insanımızın gece yarılarından itibaren  başlayan hastane önündeki çilesini sona erdirdik. Şimdi telefonla randevunuzu  alıyorsunuz, ilgili polikliniğin kapısındaki monitörden sıranın size gelmesini  bekliyor ve girip muayenenizi oluyorsunuz'' diye konuştu.                
 -Şehir hastaneleri-                
 Erdoğan, ''Sağlıkta köklü bir dönüşüm gerçekleşiyor'' diyerek, TÜİK'in  yaşam memnuniyeti araştırmasına göre, sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranının  2003'te yüzde 39.5 olduğunu, bu oranın bugün yüzde 76'ya ulaştığını söyledi. Standartları daha da yükseltmenin, hizmet kalitesini daha da artırmanın  çabası içerisinde olduklarını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:         ''25 ilimizde farklı alanlardaki sağlık hizmetlerinin aynı yapı içinde  verildiği yeni bir modele geçiyoruz. Bu benim aslında 9 yıl önceki hayalimdi ama  ne yazık ki hala bunu gerçekleştiremedik. Ama şimdi adımlarını attık. Bazı  Danıştay'da vesaire engellemeler oluyor. Bunları da aşmak suretiyle süratle  ihalesini yaptığımız şehir hastaneleriyle işe başlıyoruz. Bu şehir hastanelerinde  artık caddede falan sedye üzerinde taşınan hasta görmeyeceksiniz. Hepsi birbirine  bağlı dev şehir hastaneleri. Bunlar 750 bin, 1 milyon, 1,5 milyon metrekarelik  alan gibi devasa alanlar üzerinde olacak. Gayet modern bir şekilde her şeyiyle  mücehhez, ileri teknolojiyle mücehhez olan bu hastanelerimizde inşallah yatak  sayımızı 43 bin 200 adet artırmış olacağız.''        
Başbakan Erdoğan, 2023 yılında diğer bütün alanlarla birlikte sağlık  alanında da hedeflerine ulaşacaklarını vurgulayarak, ''İstanbul'umuzda da  biliyorsunuz Olimpiyat Stadı'nın yanında dev bir şehir hastanesi kuracağız. Aynı  şekilde Anadolu yakasında da ikinci şehir hastanemizi de eski bildiğiniz  Samandıra'daki Türk Silahlı Kuvvetlerimize ait havaalanının olduğu bölgede  kuracağız. Daha sonra bir üçüncüsünü de planlamanın gayreti içindeyiz. Ama ilk  etapta bunları yapalım istiyoruz'' dedi.   
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye  fayda getirecek yatırım söz konusu olduğunda yerli-küresel sermaye ayrımı  yapmadıklarını belirterek, ''Yeter ki bu ülkeye faydalı olacak, üretime,  istihdama, ihracata katkı sağlayacak işler yapılsın'' dedi.    
Devletin bu sürecin altyapısını kuracağını, sosyal devlet ilkesinin  gereği olarak ihtiyaç sahibi vatandaşlara sahip çıkacağını belirten Erdoğan,  ''Yatırımı, üretimi, istihdamı özel sektör gerçekleştirecek. İşte buyurun yüzde  14 gibi bir işsizlik söz konusuydu ama şimdi yüzde 8 bir orana bunu çektik.  İnşallah daha da inecek'' diye konuştu. Günümüzde artık eğitim, sağlık gibi eskiden sadece devletin hizmet  verdiği alanlarda özel sektörün ilgi sahasının genişlediğini anlatan Erdoğan,  sözlerini şöyle sürdürdü: ''Vakıf da aynı şekilde. İsterse özel sektörde üniversite faaliyeti  gösterebilecek, yasal düzenlemeleri de getireceğiz. Biz buralarda da özel  sektörün dinamizminden, yatırım gücünden, işletme konusundaki maharetinden,  kaliteyi arttırma yönündeki rekabet heyecanından yararlanmamız gerektiğini  düşünüyoruz. Özel sektörümüzün bu alanlardaki varlığının devletin yürüttüğü  hizmetlere engel olmayacağını, tam tersine kamu kurumlarının kendileriyle  birlikte adeta rekabet içinde bir murakabe meydana getireceğine inanıyoruz.  Burada olduğu gibi özel sağlık kuruluşlarımızın faaliyetlerini takdirle  izliyoruz. Geldim, gezdim, gördüm ve gerçekten iftihar edilecek bir hastane  kompleksi var. Bu tür hastanelerimiz her geçen gün artıyor. Dünya da bunları  gördükçe şok oluyor.      
  Aynı şeyi eğitimde de gerçekleştirmek istiyoruz. Mevcut durumda özel  üniversite sadece vakıflar eliyle açılabiliyor. Yükseköğretim reformumuz  çerçevesinde, inşallah burayı da ticari amaçlı bu faaliyetleri yürütülebilir hale  getireceğiz. Aynı şekilde lise ve üniversite sınavlarına yönelik faaliyet  gösteren dershanelerden şartları uygun olanların şimdiden özel okula  dönüşmelerini istiyoruz. Kimse rahatsız olmasın. İster bunu birleşerek yapsınlar,  isterse şartları müsait olanlar bunları özel okula dönüştürsünler.''                 
-''Anadolu'daki fakir vatandaşımızın daha fazla sömürülmesine göz  yumamayız''-                 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu'yu dolaştıklarını dile getirerek,  konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Kusura bakmasınlar. Birileri daha fazla para kazansın diye Anadolu'daki  fakir vatandaşımızın daha fazla sömürülmesine göz yumamayız. Bana Anadolu'da şunu  soruyor anne-baba; 'Madem dershaneye çocuğumu göndereceğim. Bu okullar niye? Bak  ben kolumdaki bileziği satmak zorunda kaldım'. Koleje gönderiyor, yine dershaneye  gidiyor. Koleje de para veriyor, dershaneye de para veriyor. Bunun ne akılla ne  mantıkla izahı mümkün değil. Türkiye bunu aşacak. Kimse gücenmesin. Adeta  merdiven altı sistemlerle, yok bilmem apartmanın bir katı sistemlerle... Yok  kardeşim. Özel okur kur, ben sana öğrenci de göndereyim ve hizmet alımı yapalım  senden. Öğrenci boşluğu diye bir şey olmaz merak etme. Sen bizi yatırımdan  kurtarırsın, biz de sana öğrenci göndeririz. Böylece devlet, millet el ele hem  başarıyı yakalarız hem de bu tür insanımızın yokluğa mahkum olmasını engellemiş  oluruz. Bunları ben eğitimde gelişime fırsat verecek destek çalışmalar olarak  görüyorum. Bu adımın da hazırlıklarını yapıyoruz. 2012-2013 eğitim-öğretim  yılında inşallah bunu başaracağız. Bunları da eğitime destek gelişmeler olarak  görüyorum.''       
 Yatırım söz konusu olduğunda, devlet-özel ayrımı yapmadıklarını belirten  Erdoğan, ''Biz ülkemize fayda getirecek yatırım söz konusu olduğunda  yerli-küresel sermaye ayrımı yapmıyoruz. Yeter ki bu ülkeye faydalı olacak,  üretime, istihdama, ihracata katkı sağlayacak işler yapılsın. Bu yöndeki her  çabanın sonuna kadar arkasındayız ve arkasında olacağız. Bunun için yatırımcılara  çok geniş bir alanda teşvik desteği veriyoruz. Güneydoğu, Doğu Anadolu'da vergi  muafiyeti getirdik. Buralarda ücretsiz arsa tahsisleri yapıyoruz. Buralarda  buyursunlar yatırım yapsınlar diyoruz. Üst üste konan her tuğlayı, dönmeye  başlayan her çarkı, hizmete giren her tesisi Türkiye hedeflerine biraz daha  yaklaştıran birer adım olarak görüyoruz'' dedi.             
    -''Bu ucubelerden kurtulmamız lazım''-               
  Başbakan Erdoğan, Bağcılar'da böyle modern bir tesisin olmasının  kendisine kentsel dönüşümü hatırlattığını dile getirerek, Esenler'de dün kentsel  dönüşümü başlattıklarını, 35 vilayette kamu binalarından başlamak üzere binaları  yıktıklarını belirtti.  Medipol binasının modern bir proje olduğunu ancak çevresinin iyi  olmadığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:   ''Bağcılar Belediye Başkanıma ve Büyükşehir Belediye Başkanıma söyledim.  Hemen süratle çevrede ne kadar kamu binası varsa, vatandaşlarla anlaşacaksınız,  en kısa zamanda bu çevreyi de dönüşüm projesi kapsamında yıkalım, buralar da  güzelleşsin. Fazla zaman istemiyoruz. Azami 2 yılda bu çevre değişir. Azami bir  de oran veriyorum, yüzde 50 yüzde 50. Yüzde 50'si yeşil alan olacak, diğer 50'ye  de binaları konduracağız. Şu anda görüyorsunuz, bazıları ben o ifadeyi kullanınca  kızıyor ama binalar ucube. Bu ucubelerden kurtulmamız lazım. Benim vatandaşım  bunlara layık değil, daha güzel ve modern binalara layık. Bu yeni yapılacak  uygulamalarda da buralarda kat otoparklarımızı da yapmak suretiyle, sokak  aralarında bir tarafta bir araç öbür tarafta bir araç dizisi olmayacak. Herkes  kat otoparklarına, o mahallede aracını çekecek ve sokaklarda da hareket alanı  açılmış olacak.''