Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, devletin sosyal devlet özelliğine, şefkatli devlet niteliğine çok büyük önem verdiklerini belirterek, ''Vatandaşına en kaliteli eğitim, sağlık hizmetini sunamayan bir devlet, görevini hakkıyla yerine getiremiyor demektir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Bağcılar'daki Medipol Mega Hastaneler Kompleksi'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, yatırım tutarı 150 milyon doları bulan bu dev sağlık tesisinin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenleri tebrik ederek, 4 ayrı bölümden oluşan bu büyük kompleksin 470 yatağı, 246 poliklinik odası ve diğer pek çok özelliğiyle Türkiye'de sağlık alanında standartları oldukça yükseğe taşıdığını belirtti.
Sağlık sektörünün, Türkiye'nin uluslararası alanda giderek daha iddialı hale geldiği bir alan olduğunu vurgulayan Erdoğan, açılışını yaptıkları kompleksin bu bakımdan da Türkiye için iftihar vesilesi olacağına inandığını dile getirdi.
Erdoğan, yaklaşık 2,5 yıl gibi kısa bir sürede inşa edilerek hizmete açılan bu tesiste helikopter pistinin de bulunduğunu anlatarak, acil vakalarda helikopter pistinin modern inişi ve çıkışıyla hastalara o halini hissettirmeyecek donanıma sahip olduğunu dile getirdi.
Türkiye'de eskiden sağlık alanındaki pek çok eksiğin yanında, ambulans konusunda da çok ciddi sıkıntılar olduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:''2002'de hükümete geldiğimizde, Türkiye'de toplam ambulans sayısı 617'diydi. Bunların çoğu da gerekli iç donanımdan yoksundu. Bugün ülkemizde 2 bin 832 ambulansla vatandaşlarımıza hizmet veriyoruz. Bununla yetinmedik, 17 helikopter ambulansla ülkemizin dört bir yanında vatandaşımıza hizmet veriyoruz. Bununla da yetinmedik, 3 tane de jet ambulansla hizmet veriyoruz. Bütün bunlar da yetmedi, 4 deniz ambulansı, 224 kar paletli ambulans. Dağlara tırmanacağız, köpeklerin, kızaklarla çektiği değil, artık bu paletli ambulanslarla. 53 motosikletli acil müdahale ekibi şu anda milletimize hizmet veriyor. Bunu, nereden nereye geldiğimizi göstermek için söylüyorum. Yani halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Biz böyle bir ecdadın torunlarıyız. Devleti yok etmeyi, sağlıklı bir nefese değişen bir ecdat. Biz oradan geliyoruz. Öyleyse sağlığın, bir sağlıklı nefesin bedeli olamaz. Önce insan diyeceğiz, önce devlet değil.''
-''Halkının derdiyle dertlenmeyi dert edinen bir iktidar vardır Türkiye'de''
Başbakan Erdoğan, bu konuda dikkat çekici bir örneği paylaşmak istediğini ifade ederek, geçen haziran ayında Gülsüm Tunç adında bir vatandaşın 112 Acil Hattı'nı aradığını, bir yakınının Güney Amerika'ya iş için gittiği ve orada bayılarak hastaneye kaldırıldığı yolunda bilgi aldıklarını ancak kendisine ulaşamadıklarını söylediğini belirtti.
Sağlık personelinin konuyu araştırdığını, Amerika'da hastalanan vatandaşın Güney Amerika'da bulunduğu ülkedeki hastaneye ulaştığını anlatan Erdoğan, ''Sağlık ekibinin vatandaşımızın doktorlarıyla görüşüyor. Anlaşılıyor ki vatandaşımız orada beyin kanaması geçirmiş, felç olmuş, acil ameliyata alınmış ve durumu ciddiyetini koruyor. Ülkemizdeki sağlık personeli, Güney Amerika'daki vatandaşımızın durumunu 20 gün boyunca bu şekilde takip ediyor. Vatandaşımızın durumu ağırlaşınca, 4 uçuş personeli, 2 doktor ve bir acil tıp teknisyeninden oluşan ekibimiz, uçakla Güney Amerika'ya gidiyor. 36 saat 10 dakika sonra vatandaşımı alıp Ankara'ya getiriyor. 6 haftalık bir tedavinin sonunda kardeşimiz hayati tehlikeyi atlatıyor ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir hale geliyor. Türkiye artık böyle bir ülke'' diye konuştu.
Dünyanın neresinde olursa olsun, vatandaşına sahip çıkan, gerekirse alıp getiren bir ülkede yaşadığımız ifade eden Erdoğan, ''Eksiğimiz yok mu? Yine vardır. Vardır ama şimdi halkının derdiyle dertlenmeyi dert edinen bir iktidar vardır Türkiye'de. Bu hastane kompleksine, helikopter pisti yapılmış olmasını da bu bakımdan önemli ve yeni Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun bir düşünce olarak görüyorum. Olur ya, ülkemizin bir diğer köşesinden hava alanına gelir hasta, oradan helikopterle buraya getirilebilir veya yurt dışından gelir. Bunların tedbirinin alınmış olması önemli'' dedi.
-''Devlet, halkı çile çekiyorsa oda çile çeker''
Erdoğan, 2002 yılı sonunda hükümete geldiklerinde öncelikli hizmet alanlarını eğitim, sağlık, emniyet, adalet olarak ifade ettiklerini hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:''Dört temel taş üzerine Türkiye'yi bina edeceğiz, yükselteceğiz dedik. Biz devletin sosyal devlet özelliğine, şefkatli devlet niteliğine çok büyük önem veriyoruz. Vatandaşına en kaliteli eğitim, sağlık hizmetini sunamayan bir devlet, görevini hakkıyla yerine getiremiyor demektir. Hastane ve poliklinik kapısında çile çeken, şifa bulmak için gayret sarf eden ama karşılığını göremeyen ve dertli bir heyeti karşısında göremeyen bir devlet, halkıyla dertlenen bir devlet değildir. Devlet, halkı çile çekiyorsa o da çile çeker. Eğer halkının çilesine ortak olamıyorsa o devlet de devlet değildir.''
Sultanahmet Camisi'nde bir gün cuma namazını kıldığını, namazın ardından arka tarafta bulunan turist grubunun kendisine el salladığını anlatan Erdoğan, ''Yaklaştım yanlarına, nereli olduklarını sordum. Amerikalı olduklarını söylediler. Fakat konuyu biliyorlar. Öğrenmişler. Bana dediler ki, 'Siz bu sağlık reformunu nasıl yaptınız?'. Ben de kendilerine anlattım. O sırada Amerika seyahatim var. Onu da öğrenmişler. 'Şimdi Amerika'ya gidiyorsunuz, bir de bunu Obama'ya anlatın' dediler. Ben de bu olayı seyahatte Obama'ya anlattım. O da gülmeye başladı. Ama kararlıydı. Zor da olsa sonunda sağlık reformunu gerek kongreden gerekse senatodan geçirdi'' diye konuştu.
SIKIYSA GERİ ÇEVİRSİNLER
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Şu anda sıkıysa benim vatandaşım bir hastaneye gitsin ister özel ister devlet, kapıdan geri çevrilsin, çeviremezler'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Bağcılar'daki Medipol Mega Hastaneler Kompleksi'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, iktidara geldiklerinde teslim aldıkları ile şimdiki Türkiye'nin tablosunun ortada olduğunu söyledi. Bir yandan sağlık sistemini baştan sona değiştirdiklerini, diğer yandan yeni hastaneler ve sağlık ocakları inşa ederek, mevcutları ıslah ederek, altyapıyı modernleştirdiklerini anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Tüm kamu hastanelerini aynı çatı altında birleştireceğimizi söyledik yola çıkarken, hatırlayın. Gelmeden önce bakıyorsunuz, Milli Eğitim'in, PTT'nin hastanesi, yok SSK ayrı, yok Emekli Sandığı ayrı... Biz ne dedik? Biz bunların hepsini birleştireceğiz. Ne dediler? 'Yapamazsınız'. Sendikalar karşımıza dikildi, dediler ki; 'SSK bizimdir, yapamazsınız'. Ben de kendilerine dedim ki; 'Yaparım, hem de bal gibi yaparım' ve yaptık. Ne oldu? Oldu mu? Şu anda milletimize hepsi hizmet veriyor ve milletimiz istediği hastaneden hizmetini alıyor. Hatta biz daha ileri gittik. Dedik ki; özel sektör de aynı şekilde SGK ile anlaşmak suretiyle burada da yine bu hizmeti birleştirebiliriz. Birleştirelim ki, benim çiftçi Ahmet kardeşim, köylü Mehmet kardeşim, Ayşe kardeşim, o da istediği hastaneye rahatlıkla gidebilsin. Hiçbir hastane kapısı bunlara kapanmasın. Şu anda sıkıysa benim vatandaşım bir hastaneye gitsin ister özel ister devlet, kapıdan geri çevrilsin, çeviremezler. (Medipol Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı) Fahrettin Koca da çeviremez, almak zorunda. O bedelini ödeyemezse ki acil yoğunda falan böyle bir şey söz konusu değil, biz her yerde devredeyiz. Çünkü halkımızın derdiyle dertliyiz biz.''
Erdoğan, hastanelerin sadece binalarını yenilemekle kalmadıklarını, binaların içini de en modern aletlerle, yeterli sayıda personelle teçhiz ettiklerini aktararak, şunları kaydetti:''Eskiden koğuş sistemiydi, oda sistemi değildi ama şimdi artık oda sistemine geçtik. Şimdi artık 1, 3 yataklı odalarımız var, tuvaleti, banyosu her şeyi içinde. Eskiden koğuşun değil, koridorda bir tuvalet, banyo bulabiliyordunuz. Sağlam giren hasta çıkıyordu. Böyle bir noktadaydık. Şifa bulmaya gelin insan orada daha da hastalanıyordu. Bunların hepsini aştık. Şimdi odasında buzdolabına, televizyonuna varıncaya kadar her şeyi var. Nitelikli yataklar olarak nitelendirdiğimiz yataklarla donattık. Sayısı 2002'de, biz gelmeden önce 6 bin 839'du, bugün bu rakam 39 bin 515'e ulaştı. Bütün gerçekler ortada. İnşallah birkaç yıl sonra devlet hastanelerindeki bütün yatakları bu hale getirmiş olacağız. 2002'de ultrason ne kadardı biliyor musunuz, 495 idi. Şimdi 2 bin 292. Bilgisayarlı tomografi 121 taneydi Türkiye'de, 446 şimdi. Koskoca Türkiye'de kaç MR vardı biliyor musunuz? Çok komik bir rakam söyleyeceğim 18, şimdi 303 MR cihazı var. Diyaliz cihazı 2 bin 304 idi, şimdi 4 bin 296. Buraya geldik. Bunlar da yeterli değil, daha da bunları artırmanın gayreti içindeyiz. Artık hiçbir kardeşimiz bu ihtiyaçlar için 7-8 ay, 1 yıl sonrasına randevu almayacak. Anında müdahale... İstanbul'a, Ankara'ya, şuraya buraya gitmek zorunda kalmıyor. Neredeyse hepsi yaşadıkları şehirde bu hizmetleri alıyor.''
Vatandaşların ilacını istediği her eczaneden almasına imkan sağlayacak bir sistemi de kurduklarını aktaran Erdoğan, ''Vatandaş istediği eczaneden gidip artık ilacını alabiliyor mu? Alıyor. Artık 'bu ilaç yok, şu ilaç yok' diye bir şey var mı? Yok, bunlar da kalktı. İşte bu, güçlü devletin, güçlü milletin işaretidir. Aile hekimliğini kurduk. Her vatandaşımızın doğduğu andan itibaren kendisinden sorumlu doktoru olmasını sağladık. Evde bakım uygulamasını hayata geçirdik. Sadece 2011 yılında 124 bin vatandaşa evinde sağlık hizmeti sunduk. Hastanelerde randevu sistemine geçerek insanımızın gece yarılarından itibaren başlayan hastane önündeki çilesini sona erdirdik. Şimdi telefonla randevunuzu alıyorsunuz, ilgili polikliniğin kapısındaki monitörden sıranın size gelmesini bekliyor ve girip muayenenizi oluyorsunuz'' diye konuştu.
-Şehir hastaneleri-
Erdoğan, ''Sağlıkta köklü bir dönüşüm gerçekleşiyor'' diyerek, TÜİK'in yaşam memnuniyeti araştırmasına göre, sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranının 2003'te yüzde 39.5 olduğunu, bu oranın bugün yüzde 76'ya ulaştığını söyledi. Standartları daha da yükseltmenin, hizmet kalitesini daha da artırmanın çabası içerisinde olduklarını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''25 ilimizde farklı alanlardaki sağlık hizmetlerinin aynı yapı içinde verildiği yeni bir modele geçiyoruz. Bu benim aslında 9 yıl önceki hayalimdi ama ne yazık ki hala bunu gerçekleştiremedik. Ama şimdi adımlarını attık. Bazı Danıştay'da vesaire engellemeler oluyor. Bunları da aşmak suretiyle süratle ihalesini yaptığımız şehir hastaneleriyle işe başlıyoruz. Bu şehir hastanelerinde artık caddede falan sedye üzerinde taşınan hasta görmeyeceksiniz. Hepsi birbirine bağlı dev şehir hastaneleri. Bunlar 750 bin, 1 milyon, 1,5 milyon metrekarelik alan gibi devasa alanlar üzerinde olacak. Gayet modern bir şekilde her şeyiyle mücehhez, ileri teknolojiyle mücehhez olan bu hastanelerimizde inşallah yatak sayımızı 43 bin 200 adet artırmış olacağız.''
Başbakan Erdoğan, 2023 yılında diğer bütün alanlarla birlikte sağlık alanında da hedeflerine ulaşacaklarını vurgulayarak, ''İstanbul'umuzda da biliyorsunuz Olimpiyat Stadı'nın yanında dev bir şehir hastanesi kuracağız. Aynı şekilde Anadolu yakasında da ikinci şehir hastanemizi de eski bildiğiniz Samandıra'daki Türk Silahlı Kuvvetlerimize ait havaalanının olduğu bölgede kuracağız. Daha sonra bir üçüncüsünü de planlamanın gayreti içindeyiz. Ama ilk etapta bunları yapalım istiyoruz'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye fayda getirecek yatırım söz konusu olduğunda yerli-küresel sermaye ayrımı yapmadıklarını belirterek, ''Yeter ki bu ülkeye faydalı olacak, üretime, istihdama, ihracata katkı sağlayacak işler yapılsın'' dedi.
Devletin bu sürecin altyapısını kuracağını, sosyal devlet ilkesinin gereği olarak ihtiyaç sahibi vatandaşlara sahip çıkacağını belirten Erdoğan, ''Yatırımı, üretimi, istihdamı özel sektör gerçekleştirecek. İşte buyurun yüzde 14 gibi bir işsizlik söz konusuydu ama şimdi yüzde 8 bir orana bunu çektik. İnşallah daha da inecek'' diye konuştu. Günümüzde artık eğitim, sağlık gibi eskiden sadece devletin hizmet verdiği alanlarda özel sektörün ilgi sahasının genişlediğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Vakıf da aynı şekilde. İsterse özel sektörde üniversite faaliyeti gösterebilecek, yasal düzenlemeleri de getireceğiz. Biz buralarda da özel sektörün dinamizminden, yatırım gücünden, işletme konusundaki maharetinden, kaliteyi arttırma yönündeki rekabet heyecanından yararlanmamız gerektiğini düşünüyoruz. Özel sektörümüzün bu alanlardaki varlığının devletin yürüttüğü hizmetlere engel olmayacağını, tam tersine kamu kurumlarının kendileriyle birlikte adeta rekabet içinde bir murakabe meydana getireceğine inanıyoruz. Burada olduğu gibi özel sağlık kuruluşlarımızın faaliyetlerini takdirle izliyoruz. Geldim, gezdim, gördüm ve gerçekten iftihar edilecek bir hastane kompleksi var. Bu tür hastanelerimiz her geçen gün artıyor. Dünya da bunları gördükçe şok oluyor.
Aynı şeyi eğitimde de gerçekleştirmek istiyoruz. Mevcut durumda özel üniversite sadece vakıflar eliyle açılabiliyor. Yükseköğretim reformumuz çerçevesinde, inşallah burayı da ticari amaçlı bu faaliyetleri yürütülebilir hale getireceğiz. Aynı şekilde lise ve üniversite sınavlarına yönelik faaliyet gösteren dershanelerden şartları uygun olanların şimdiden özel okula dönüşmelerini istiyoruz. Kimse rahatsız olmasın. İster bunu birleşerek yapsınlar, isterse şartları müsait olanlar bunları özel okula dönüştürsünler.''
-''Anadolu'daki fakir vatandaşımızın daha fazla sömürülmesine göz yumamayız''-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu'yu dolaştıklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Kusura bakmasınlar. Birileri daha fazla para kazansın diye Anadolu'daki fakir vatandaşımızın daha fazla sömürülmesine göz yumamayız. Bana Anadolu'da şunu soruyor anne-baba; 'Madem dershaneye çocuğumu göndereceğim. Bu okullar niye? Bak ben kolumdaki bileziği satmak zorunda kaldım'. Koleje gönderiyor, yine dershaneye gidiyor. Koleje de para veriyor, dershaneye de para veriyor. Bunun ne akılla ne mantıkla izahı mümkün değil. Türkiye bunu aşacak. Kimse gücenmesin. Adeta merdiven altı sistemlerle, yok bilmem apartmanın bir katı sistemlerle... Yok kardeşim. Özel okur kur, ben sana öğrenci de göndereyim ve hizmet alımı yapalım senden. Öğrenci boşluğu diye bir şey olmaz merak etme. Sen bizi yatırımdan kurtarırsın, biz de sana öğrenci göndeririz. Böylece devlet, millet el ele hem başarıyı yakalarız hem de bu tür insanımızın yokluğa mahkum olmasını engellemiş oluruz. Bunları ben eğitimde gelişime fırsat verecek destek çalışmalar olarak görüyorum. Bu adımın da hazırlıklarını yapıyoruz. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında inşallah bunu başaracağız. Bunları da eğitime destek gelişmeler olarak görüyorum.''
Yatırım söz konusu olduğunda, devlet-özel ayrımı yapmadıklarını belirten Erdoğan, ''Biz ülkemize fayda getirecek yatırım söz konusu olduğunda yerli-küresel sermaye ayrımı yapmıyoruz. Yeter ki bu ülkeye faydalı olacak, üretime, istihdama, ihracata katkı sağlayacak işler yapılsın. Bu yöndeki her çabanın sonuna kadar arkasındayız ve arkasında olacağız. Bunun için yatırımcılara çok geniş bir alanda teşvik desteği veriyoruz. Güneydoğu, Doğu Anadolu'da vergi muafiyeti getirdik. Buralarda ücretsiz arsa tahsisleri yapıyoruz. Buralarda buyursunlar yatırım yapsınlar diyoruz. Üst üste konan her tuğlayı, dönmeye başlayan her çarkı, hizmete giren her tesisi Türkiye hedeflerine biraz daha yaklaştıran birer adım olarak görüyoruz'' dedi.
-''Bu ucubelerden kurtulmamız lazım''-
Başbakan Erdoğan, Bağcılar'da böyle modern bir tesisin olmasının kendisine kentsel dönüşümü hatırlattığını dile getirerek, Esenler'de dün kentsel dönüşümü başlattıklarını, 35 vilayette kamu binalarından başlamak üzere binaları yıktıklarını belirtti. Medipol binasının modern bir proje olduğunu ancak çevresinin iyi olmadığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bağcılar Belediye Başkanıma ve Büyükşehir Belediye Başkanıma söyledim. Hemen süratle çevrede ne kadar kamu binası varsa, vatandaşlarla anlaşacaksınız, en kısa zamanda bu çevreyi de dönüşüm projesi kapsamında yıkalım, buralar da güzelleşsin. Fazla zaman istemiyoruz. Azami 2 yılda bu çevre değişir. Azami bir de oran veriyorum, yüzde 50 yüzde 50. Yüzde 50'si yeşil alan olacak, diğer 50'ye de binaları konduracağız. Şu anda görüyorsunuz, bazıları ben o ifadeyi kullanınca kızıyor ama binalar ucube. Bu ucubelerden kurtulmamız lazım. Benim vatandaşım bunlara layık değil, daha güzel ve modern binalara layık. Bu yeni yapılacak uygulamalarda da buralarda kat otoparklarımızı da yapmak suretiyle, sokak aralarında bir tarafta bir araç öbür tarafta bir araç dizisi olmayacak. Herkes kat otoparklarına, o mahallede aracını çekecek ve sokaklarda da hareket alanı açılmış olacak.''
Sağlık sektörünün, Türkiye'nin uluslararası alanda giderek daha iddialı hale geldiği bir alan olduğunu vurgulayan Erdoğan, açılışını yaptıkları kompleksin bu bakımdan da Türkiye için iftihar vesilesi olacağına inandığını dile getirdi.
Erdoğan, yaklaşık 2,5 yıl gibi kısa bir sürede inşa edilerek hizmete açılan bu tesiste helikopter pistinin de bulunduğunu anlatarak, acil vakalarda helikopter pistinin modern inişi ve çıkışıyla hastalara o halini hissettirmeyecek donanıma sahip olduğunu dile getirdi.
Türkiye'de eskiden sağlık alanındaki pek çok eksiğin yanında, ambulans konusunda da çok ciddi sıkıntılar olduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:''2002'de hükümete geldiğimizde, Türkiye'de toplam ambulans sayısı 617'diydi. Bunların çoğu da gerekli iç donanımdan yoksundu. Bugün ülkemizde 2 bin 832 ambulansla vatandaşlarımıza hizmet veriyoruz. Bununla yetinmedik, 17 helikopter ambulansla ülkemizin dört bir yanında vatandaşımıza hizmet veriyoruz. Bununla da yetinmedik, 3 tane de jet ambulansla hizmet veriyoruz. Bütün bunlar da yetmedi, 4 deniz ambulansı, 224 kar paletli ambulans. Dağlara tırmanacağız, köpeklerin, kızaklarla çektiği değil, artık bu paletli ambulanslarla. 53 motosikletli acil müdahale ekibi şu anda milletimize hizmet veriyor. Bunu, nereden nereye geldiğimizi göstermek için söylüyorum. Yani halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Biz böyle bir ecdadın torunlarıyız. Devleti yok etmeyi, sağlıklı bir nefese değişen bir ecdat. Biz oradan geliyoruz. Öyleyse sağlığın, bir sağlıklı nefesin bedeli olamaz. Önce insan diyeceğiz, önce devlet değil.''
-''Halkının derdiyle dertlenmeyi dert edinen bir iktidar vardır Türkiye'de''
Başbakan Erdoğan, bu konuda dikkat çekici bir örneği paylaşmak istediğini ifade ederek, geçen haziran ayında Gülsüm Tunç adında bir vatandaşın 112 Acil Hattı'nı aradığını, bir yakınının Güney Amerika'ya iş için gittiği ve orada bayılarak hastaneye kaldırıldığı yolunda bilgi aldıklarını ancak kendisine ulaşamadıklarını söylediğini belirtti.
Sağlık personelinin konuyu araştırdığını, Amerika'da hastalanan vatandaşın Güney Amerika'da bulunduğu ülkedeki hastaneye ulaştığını anlatan Erdoğan, ''Sağlık ekibinin vatandaşımızın doktorlarıyla görüşüyor. Anlaşılıyor ki vatandaşımız orada beyin kanaması geçirmiş, felç olmuş, acil ameliyata alınmış ve durumu ciddiyetini koruyor. Ülkemizdeki sağlık personeli, Güney Amerika'daki vatandaşımızın durumunu 20 gün boyunca bu şekilde takip ediyor. Vatandaşımızın durumu ağırlaşınca, 4 uçuş personeli, 2 doktor ve bir acil tıp teknisyeninden oluşan ekibimiz, uçakla Güney Amerika'ya gidiyor. 36 saat 10 dakika sonra vatandaşımı alıp Ankara'ya getiriyor. 6 haftalık bir tedavinin sonunda kardeşimiz hayati tehlikeyi atlatıyor ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir hale geliyor. Türkiye artık böyle bir ülke'' diye konuştu.
Dünyanın neresinde olursa olsun, vatandaşına sahip çıkan, gerekirse alıp getiren bir ülkede yaşadığımız ifade eden Erdoğan, ''Eksiğimiz yok mu? Yine vardır. Vardır ama şimdi halkının derdiyle dertlenmeyi dert edinen bir iktidar vardır Türkiye'de. Bu hastane kompleksine, helikopter pisti yapılmış olmasını da bu bakımdan önemli ve yeni Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun bir düşünce olarak görüyorum. Olur ya, ülkemizin bir diğer köşesinden hava alanına gelir hasta, oradan helikopterle buraya getirilebilir veya yurt dışından gelir. Bunların tedbirinin alınmış olması önemli'' dedi.
-''Devlet, halkı çile çekiyorsa oda çile çeker''
Erdoğan, 2002 yılı sonunda hükümete geldiklerinde öncelikli hizmet alanlarını eğitim, sağlık, emniyet, adalet olarak ifade ettiklerini hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:''Dört temel taş üzerine Türkiye'yi bina edeceğiz, yükselteceğiz dedik. Biz devletin sosyal devlet özelliğine, şefkatli devlet niteliğine çok büyük önem veriyoruz. Vatandaşına en kaliteli eğitim, sağlık hizmetini sunamayan bir devlet, görevini hakkıyla yerine getiremiyor demektir. Hastane ve poliklinik kapısında çile çeken, şifa bulmak için gayret sarf eden ama karşılığını göremeyen ve dertli bir heyeti karşısında göremeyen bir devlet, halkıyla dertlenen bir devlet değildir. Devlet, halkı çile çekiyorsa o da çile çeker. Eğer halkının çilesine ortak olamıyorsa o devlet de devlet değildir.''
Sultanahmet Camisi'nde bir gün cuma namazını kıldığını, namazın ardından arka tarafta bulunan turist grubunun kendisine el salladığını anlatan Erdoğan, ''Yaklaştım yanlarına, nereli olduklarını sordum. Amerikalı olduklarını söylediler. Fakat konuyu biliyorlar. Öğrenmişler. Bana dediler ki, 'Siz bu sağlık reformunu nasıl yaptınız?'. Ben de kendilerine anlattım. O sırada Amerika seyahatim var. Onu da öğrenmişler. 'Şimdi Amerika'ya gidiyorsunuz, bir de bunu Obama'ya anlatın' dediler. Ben de bu olayı seyahatte Obama'ya anlattım. O da gülmeye başladı. Ama kararlıydı. Zor da olsa sonunda sağlık reformunu gerek kongreden gerekse senatodan geçirdi'' diye konuştu.
SIKIYSA GERİ ÇEVİRSİNLER
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Şu anda sıkıysa benim vatandaşım bir hastaneye gitsin ister özel ister devlet, kapıdan geri çevrilsin, çeviremezler'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Bağcılar'daki Medipol Mega Hastaneler Kompleksi'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, iktidara geldiklerinde teslim aldıkları ile şimdiki Türkiye'nin tablosunun ortada olduğunu söyledi. Bir yandan sağlık sistemini baştan sona değiştirdiklerini, diğer yandan yeni hastaneler ve sağlık ocakları inşa ederek, mevcutları ıslah ederek, altyapıyı modernleştirdiklerini anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Tüm kamu hastanelerini aynı çatı altında birleştireceğimizi söyledik yola çıkarken, hatırlayın. Gelmeden önce bakıyorsunuz, Milli Eğitim'in, PTT'nin hastanesi, yok SSK ayrı, yok Emekli Sandığı ayrı... Biz ne dedik? Biz bunların hepsini birleştireceğiz. Ne dediler? 'Yapamazsınız'. Sendikalar karşımıza dikildi, dediler ki; 'SSK bizimdir, yapamazsınız'. Ben de kendilerine dedim ki; 'Yaparım, hem de bal gibi yaparım' ve yaptık. Ne oldu? Oldu mu? Şu anda milletimize hepsi hizmet veriyor ve milletimiz istediği hastaneden hizmetini alıyor. Hatta biz daha ileri gittik. Dedik ki; özel sektör de aynı şekilde SGK ile anlaşmak suretiyle burada da yine bu hizmeti birleştirebiliriz. Birleştirelim ki, benim çiftçi Ahmet kardeşim, köylü Mehmet kardeşim, Ayşe kardeşim, o da istediği hastaneye rahatlıkla gidebilsin. Hiçbir hastane kapısı bunlara kapanmasın. Şu anda sıkıysa benim vatandaşım bir hastaneye gitsin ister özel ister devlet, kapıdan geri çevrilsin, çeviremezler. (Medipol Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı) Fahrettin Koca da çeviremez, almak zorunda. O bedelini ödeyemezse ki acil yoğunda falan böyle bir şey söz konusu değil, biz her yerde devredeyiz. Çünkü halkımızın derdiyle dertliyiz biz.''
Erdoğan, hastanelerin sadece binalarını yenilemekle kalmadıklarını, binaların içini de en modern aletlerle, yeterli sayıda personelle teçhiz ettiklerini aktararak, şunları kaydetti:''Eskiden koğuş sistemiydi, oda sistemi değildi ama şimdi artık oda sistemine geçtik. Şimdi artık 1, 3 yataklı odalarımız var, tuvaleti, banyosu her şeyi içinde. Eskiden koğuşun değil, koridorda bir tuvalet, banyo bulabiliyordunuz. Sağlam giren hasta çıkıyordu. Böyle bir noktadaydık. Şifa bulmaya gelin insan orada daha da hastalanıyordu. Bunların hepsini aştık. Şimdi odasında buzdolabına, televizyonuna varıncaya kadar her şeyi var. Nitelikli yataklar olarak nitelendirdiğimiz yataklarla donattık. Sayısı 2002'de, biz gelmeden önce 6 bin 839'du, bugün bu rakam 39 bin 515'e ulaştı. Bütün gerçekler ortada. İnşallah birkaç yıl sonra devlet hastanelerindeki bütün yatakları bu hale getirmiş olacağız. 2002'de ultrason ne kadardı biliyor musunuz, 495 idi. Şimdi 2 bin 292. Bilgisayarlı tomografi 121 taneydi Türkiye'de, 446 şimdi. Koskoca Türkiye'de kaç MR vardı biliyor musunuz? Çok komik bir rakam söyleyeceğim 18, şimdi 303 MR cihazı var. Diyaliz cihazı 2 bin 304 idi, şimdi 4 bin 296. Buraya geldik. Bunlar da yeterli değil, daha da bunları artırmanın gayreti içindeyiz. Artık hiçbir kardeşimiz bu ihtiyaçlar için 7-8 ay, 1 yıl sonrasına randevu almayacak. Anında müdahale... İstanbul'a, Ankara'ya, şuraya buraya gitmek zorunda kalmıyor. Neredeyse hepsi yaşadıkları şehirde bu hizmetleri alıyor.''
Vatandaşların ilacını istediği her eczaneden almasına imkan sağlayacak bir sistemi de kurduklarını aktaran Erdoğan, ''Vatandaş istediği eczaneden gidip artık ilacını alabiliyor mu? Alıyor. Artık 'bu ilaç yok, şu ilaç yok' diye bir şey var mı? Yok, bunlar da kalktı. İşte bu, güçlü devletin, güçlü milletin işaretidir. Aile hekimliğini kurduk. Her vatandaşımızın doğduğu andan itibaren kendisinden sorumlu doktoru olmasını sağladık. Evde bakım uygulamasını hayata geçirdik. Sadece 2011 yılında 124 bin vatandaşa evinde sağlık hizmeti sunduk. Hastanelerde randevu sistemine geçerek insanımızın gece yarılarından itibaren başlayan hastane önündeki çilesini sona erdirdik. Şimdi telefonla randevunuzu alıyorsunuz, ilgili polikliniğin kapısındaki monitörden sıranın size gelmesini bekliyor ve girip muayenenizi oluyorsunuz'' diye konuştu.
-Şehir hastaneleri-
Erdoğan, ''Sağlıkta köklü bir dönüşüm gerçekleşiyor'' diyerek, TÜİK'in yaşam memnuniyeti araştırmasına göre, sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranının 2003'te yüzde 39.5 olduğunu, bu oranın bugün yüzde 76'ya ulaştığını söyledi. Standartları daha da yükseltmenin, hizmet kalitesini daha da artırmanın çabası içerisinde olduklarını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''25 ilimizde farklı alanlardaki sağlık hizmetlerinin aynı yapı içinde verildiği yeni bir modele geçiyoruz. Bu benim aslında 9 yıl önceki hayalimdi ama ne yazık ki hala bunu gerçekleştiremedik. Ama şimdi adımlarını attık. Bazı Danıştay'da vesaire engellemeler oluyor. Bunları da aşmak suretiyle süratle ihalesini yaptığımız şehir hastaneleriyle işe başlıyoruz. Bu şehir hastanelerinde artık caddede falan sedye üzerinde taşınan hasta görmeyeceksiniz. Hepsi birbirine bağlı dev şehir hastaneleri. Bunlar 750 bin, 1 milyon, 1,5 milyon metrekarelik alan gibi devasa alanlar üzerinde olacak. Gayet modern bir şekilde her şeyiyle mücehhez, ileri teknolojiyle mücehhez olan bu hastanelerimizde inşallah yatak sayımızı 43 bin 200 adet artırmış olacağız.''
Başbakan Erdoğan, 2023 yılında diğer bütün alanlarla birlikte sağlık alanında da hedeflerine ulaşacaklarını vurgulayarak, ''İstanbul'umuzda da biliyorsunuz Olimpiyat Stadı'nın yanında dev bir şehir hastanesi kuracağız. Aynı şekilde Anadolu yakasında da ikinci şehir hastanemizi de eski bildiğiniz Samandıra'daki Türk Silahlı Kuvvetlerimize ait havaalanının olduğu bölgede kuracağız. Daha sonra bir üçüncüsünü de planlamanın gayreti içindeyiz. Ama ilk etapta bunları yapalım istiyoruz'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye fayda getirecek yatırım söz konusu olduğunda yerli-küresel sermaye ayrımı yapmadıklarını belirterek, ''Yeter ki bu ülkeye faydalı olacak, üretime, istihdama, ihracata katkı sağlayacak işler yapılsın'' dedi.
Devletin bu sürecin altyapısını kuracağını, sosyal devlet ilkesinin gereği olarak ihtiyaç sahibi vatandaşlara sahip çıkacağını belirten Erdoğan, ''Yatırımı, üretimi, istihdamı özel sektör gerçekleştirecek. İşte buyurun yüzde 14 gibi bir işsizlik söz konusuydu ama şimdi yüzde 8 bir orana bunu çektik. İnşallah daha da inecek'' diye konuştu. Günümüzde artık eğitim, sağlık gibi eskiden sadece devletin hizmet verdiği alanlarda özel sektörün ilgi sahasının genişlediğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Vakıf da aynı şekilde. İsterse özel sektörde üniversite faaliyeti gösterebilecek, yasal düzenlemeleri de getireceğiz. Biz buralarda da özel sektörün dinamizminden, yatırım gücünden, işletme konusundaki maharetinden, kaliteyi arttırma yönündeki rekabet heyecanından yararlanmamız gerektiğini düşünüyoruz. Özel sektörümüzün bu alanlardaki varlığının devletin yürüttüğü hizmetlere engel olmayacağını, tam tersine kamu kurumlarının kendileriyle birlikte adeta rekabet içinde bir murakabe meydana getireceğine inanıyoruz. Burada olduğu gibi özel sağlık kuruluşlarımızın faaliyetlerini takdirle izliyoruz. Geldim, gezdim, gördüm ve gerçekten iftihar edilecek bir hastane kompleksi var. Bu tür hastanelerimiz her geçen gün artıyor. Dünya da bunları gördükçe şok oluyor.
Aynı şeyi eğitimde de gerçekleştirmek istiyoruz. Mevcut durumda özel üniversite sadece vakıflar eliyle açılabiliyor. Yükseköğretim reformumuz çerçevesinde, inşallah burayı da ticari amaçlı bu faaliyetleri yürütülebilir hale getireceğiz. Aynı şekilde lise ve üniversite sınavlarına yönelik faaliyet gösteren dershanelerden şartları uygun olanların şimdiden özel okula dönüşmelerini istiyoruz. Kimse rahatsız olmasın. İster bunu birleşerek yapsınlar, isterse şartları müsait olanlar bunları özel okula dönüştürsünler.''
-''Anadolu'daki fakir vatandaşımızın daha fazla sömürülmesine göz yumamayız''-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu'yu dolaştıklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Kusura bakmasınlar. Birileri daha fazla para kazansın diye Anadolu'daki fakir vatandaşımızın daha fazla sömürülmesine göz yumamayız. Bana Anadolu'da şunu soruyor anne-baba; 'Madem dershaneye çocuğumu göndereceğim. Bu okullar niye? Bak ben kolumdaki bileziği satmak zorunda kaldım'. Koleje gönderiyor, yine dershaneye gidiyor. Koleje de para veriyor, dershaneye de para veriyor. Bunun ne akılla ne mantıkla izahı mümkün değil. Türkiye bunu aşacak. Kimse gücenmesin. Adeta merdiven altı sistemlerle, yok bilmem apartmanın bir katı sistemlerle... Yok kardeşim. Özel okur kur, ben sana öğrenci de göndereyim ve hizmet alımı yapalım senden. Öğrenci boşluğu diye bir şey olmaz merak etme. Sen bizi yatırımdan kurtarırsın, biz de sana öğrenci göndeririz. Böylece devlet, millet el ele hem başarıyı yakalarız hem de bu tür insanımızın yokluğa mahkum olmasını engellemiş oluruz. Bunları ben eğitimde gelişime fırsat verecek destek çalışmalar olarak görüyorum. Bu adımın da hazırlıklarını yapıyoruz. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında inşallah bunu başaracağız. Bunları da eğitime destek gelişmeler olarak görüyorum.''
Yatırım söz konusu olduğunda, devlet-özel ayrımı yapmadıklarını belirten Erdoğan, ''Biz ülkemize fayda getirecek yatırım söz konusu olduğunda yerli-küresel sermaye ayrımı yapmıyoruz. Yeter ki bu ülkeye faydalı olacak, üretime, istihdama, ihracata katkı sağlayacak işler yapılsın. Bu yöndeki her çabanın sonuna kadar arkasındayız ve arkasında olacağız. Bunun için yatırımcılara çok geniş bir alanda teşvik desteği veriyoruz. Güneydoğu, Doğu Anadolu'da vergi muafiyeti getirdik. Buralarda ücretsiz arsa tahsisleri yapıyoruz. Buralarda buyursunlar yatırım yapsınlar diyoruz. Üst üste konan her tuğlayı, dönmeye başlayan her çarkı, hizmete giren her tesisi Türkiye hedeflerine biraz daha yaklaştıran birer adım olarak görüyoruz'' dedi.
-''Bu ucubelerden kurtulmamız lazım''-
Başbakan Erdoğan, Bağcılar'da böyle modern bir tesisin olmasının kendisine kentsel dönüşümü hatırlattığını dile getirerek, Esenler'de dün kentsel dönüşümü başlattıklarını, 35 vilayette kamu binalarından başlamak üzere binaları yıktıklarını belirtti. Medipol binasının modern bir proje olduğunu ancak çevresinin iyi olmadığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bağcılar Belediye Başkanıma ve Büyükşehir Belediye Başkanıma söyledim. Hemen süratle çevrede ne kadar kamu binası varsa, vatandaşlarla anlaşacaksınız, en kısa zamanda bu çevreyi de dönüşüm projesi kapsamında yıkalım, buralar da güzelleşsin. Fazla zaman istemiyoruz. Azami 2 yılda bu çevre değişir. Azami bir de oran veriyorum, yüzde 50 yüzde 50. Yüzde 50'si yeşil alan olacak, diğer 50'ye de binaları konduracağız. Şu anda görüyorsunuz, bazıları ben o ifadeyi kullanınca kızıyor ama binalar ucube. Bu ucubelerden kurtulmamız lazım. Benim vatandaşım bunlara layık değil, daha güzel ve modern binalara layık. Bu yeni yapılacak uygulamalarda da buralarda kat otoparklarımızı da yapmak suretiyle, sokak aralarında bir tarafta bir araç öbür tarafta bir araç dizisi olmayacak. Herkes kat otoparklarına, o mahallede aracını çekecek ve sokaklarda da hareket alanı açılmış olacak.''